Neden Capon Prensesi



"Capon Prenses nasıl" dedim.

Kamill abi bir kadını sevdi. Kadın prenses değildi. Capon hiç değildi. Ama Kamill abi kadına nereden bakıyor ise baktığı yerden kadını Capon Prensesi olarak görmeyi sevmişti. Belki kadın biraz minyon, hafif çekik olduğu için. Veya narinliği, kırılganlığı, zerafeti için. Belki Kamill abi artık gerçeklikten yorulup sevme hayallerini bile hayali kıldığı için. Belki sevme hali denilen şey hayal kavramına çok uzak olmadığı için...

Çok kitap okudum; ama bizim ilişkimize en çok yakıştırdığım İlhami Algör'ün  bu satırlarıydı. Narindi, kırılgandı, zarifti. Ben de sevmenin dışındaki bütün saf gerçeklikten çok yorulmuştum. Birlikte olduğumuz her an hayal-gerçek arası bir noktadaydı. Elini tuttuğumda dünyanın bütün dertleri toz olur giderdi. Zaman, mekan gibi kavramlar yok olurdu. Başka bir şeyin bunu yapması mümkün değildi.

Atsız'ın dediği "Gözleri en güçlü silahı"ydı. Her baktığında ölür, sesini her duyduğumda yeniden doğardım. Erkek milleti çok konuşan kadını sevmez derler ya; hikayeydi. Biraz daha konuşsun, susmasın diye ömür verilirdi. Bütün ilişkimiz boyunca bana sadece bir kere kırılacağım cümleler kurdu. Belki alışık olmadığımdan, belki gerçekten ağırıma gittiğinden, belki de çaresizliğimden duvarları yumruklaya yumruklaya kolumu çatlattım.

Kolumun acısı, kalbimin acısını daha çok hatırlattı. Kaybettim sandım. Daha çok üzüldüm. Üzüldükçe çaresiz hissetmeye başladım. Belki bir telefon açıp, gönlünü almaya çalışsam, aramıza daha yeni örmeye başladığı harcı ıslak duvarları çabucak yıkacaktım; yapamadım.

Şimdi aramızda Çin Seddi'nden büyük duvarlar var ve ben bu duvarları yıkmak için neler yapacağımı düşünüyorum. Tek bildiğim, hac yolundaki karınca misali, varamasam da bu yolda öleceğim.

Arz ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Merhaba Dünya!

Muska